Uncharted: The Nathan Drake Collection

Oyun dünyasına ait kilit isimler vardır. Onları bir muhabbet ortamına atsanız “Ooo oynanmaz mı o?” şeklinde tepki alacağınız oyunlardır onlar ki böyle oyunların karakterleri ve hatta firmaları bile hemen hemen herkes tarafından tanınır.

Naughty Dog, Nathan “Nate” Drake ve Uncharted serisi de işte bu derece kıymetli birer isimdir. Geçenlerde, Naughty Dog tarafından bizzat yapılan ve PS4 sahiplerinin yaklaşık %80’inin Uncharted serisini oynamamış olduğu şeklinde sonuçlanan bir araştırma çalındı kulağıma. Seriyi tanıyanların gerçekten “Olmaz öyle şey!” diyeceği bir sonuç bu ki aslen Uncharted serisini kimsenin oynamadığını değil, PS3’ten PS4’e geçenlerin sayısındaki azlığı temsil ediyor. Bu istatistiğe sırtını yaslayan Naughty Dog, serinin üç ana oyununu tek bir koleksiyon paketinde birleştiriyor ve oyunun görsel kalitesini tekrar elden geçirmeyi de ihmal etmiyor. Böyle bir koleksiyon sürümünün yapılması için tabii ki bir bahaneye ihtiyaç yok zira şahsen tüm seriyi yalamış yutmuş biri olarak bu efsane seriyi PS4’ümde ağırlamaktan şeref duyarım. Ama hakikaten araştırmanın sonucunda çıkan istatistik istatistik ilginç olmuş.

Şimdi… Tıpkı Naughty Dog gibi ben de bu sonuca sırtımı yaslayarak uzunca bir serüvene yelken açmak ve seriyi en başından en sonuna kadar ele almak istiyorum. Biliyorsunuz, pek de uzak olmayan bir tarihte Uncharted serisi nihayetine erecek ve Uncharted 4: A Thief’s End ile PS4’ün tüm gücü kullanılarak bize müthiş bir final sunulacak. Onun öncesinde, tüm seriyi şöyle bir gözden geçirmek ve oynamayanların da aramıza katılması için müthiş bir fırsat var önümüzde. Tüm seri diyorum ama pakete PS Vita için yapılan iki oyun eklenmemiş ki muhtemelen onları da ayrı bir paket olarak tekrar piyasaya sürerler yakında ve PS Vita’sı olmayan biz garibanlara da böylece gün doğmuş olur. Uncharted: The Nathan Drake Collection’da yer alan üç oyunu sırayla ele alacağız şimdi. Bakalım bu güzide seri, bu süreç içerisinde nasıl bir yükseliş yakalamış.

Uncharted: Drake’s Fortune

Serinin ilk oyunu olan Uncharted: Drake’s Fortune, serinin kahramanı Nathan Drake’i efsane oyun karakterleri arasına koyan bir oyun olarak önem taşıyor. Bu macerada o ünlü şehir El Dorado’nun peşine düşüyor Drake. Kadroda yine serinin tüm oyunlarında rastlayacağımız Elena Fisher ve Victor Sullivan da var. Drake’s Fortune, PS3’ün ilk oyunlarından denebilir. Oyunun piyasaya çıkış tarihi, bundan tam 8 sene öncesine, yani 2007’ye kadar gidiyor. PS3’ün yeni yeni kendine geldiği o yıllarda özellikle görsel kalitesi üst düze olan bir oyun olarak dikkat çekiyor. Şu an muhattabımız olan Remastered versiyonu ise o kalitenin cilalanmış hali ama Naughty Dog gerçekten çok iyi iş başarmış bu konuda.

Maceramıza Drake ve Elena’nın bir gemide, Sir Francis Drake’in bıraktığı bir ipucunu yakaladıkları sahneyle başlıyoruz. Bu sahnenin hemen arkasından korsanların gemiye saldırmasıyla oyunun aksiyon kalitesi de ortaya çıkıyor. Drake, eline geçirdiği tüm silahları ustaca kullanabiliyor ve yakın dövüşler konusunda da eline su dökemezsiniz. Burada dikkatimi çeken bir nokta var, oyunun zorluk seviyesi, serinin diğer oyunlarına göre bir tık daha yukarıda. Hemen hemen her çatışma sahnesinde, düşmanlarınız her yönden ve akın akın üzerinize geliyorlar ki eğer zorluk seviyesini en azından Normal ayarında tercih ederseniz, bu zorluğu biraz biraz hissedebilirsiniz.

İlk oyunun diğer oyunlara göre zayıf kalan tarafıysa şöyle, ikinci ve üçüncü oyunu göklere çıkaran “sahne” kalitesi biraz daha kısık Drake’s Fortune’da. Naughty Dog bu oyunla kendine sağlam bir temel oluşturmuş ve seriyi bu temel üzerinden sürekli yükseltmiş anlaşılan. (Bu kalitenin üzerine bir de dördüncü oyun gelecek ki olabilecekleri düşünemiyorum bile.) Drake’in bir hazine avcısı olduğunu ve peşine düştüğü her macerada başına gelmedik kalmadığını çoğumuz biliyoruz. Bu oyunda da bir hazinenin peşinde Drake ve yine başına gelmedik kalmıyor. Elena Fisher’la olan yakın ilişkisi de bu oyunda filizleniyor.

Sonuç olarak şunu net olarak söyleyebilirim; Drake’s Fortune, serinin son iki oyunuyla arasında bariz bir gömlek farkı olmasına rağmen inanılmaz eğlenceli bir oyun. Şahsen, yıllar öncesinden hayal meyal hatırladığım bu enfes macerayı tekrar yaşamak çok keyif vericiydi. Sizi aksiyona mümkün olduğu kadar kilitleyen, sıkıldığınız için değil, muhtemelen yorulduğunuz için elinizden bırakacağınız bir kalite söz konusu. Arka arkaya gelen yoğun aksiyon sahnelerinde kendinizi kaybediyorsunuz resmen. Nathan Drake’in müthiş serüvenine tanık olmak için gerçekten çok iyi bir başlangıç.

Uncharted: Drake’s Fortune

Serinin ilk oyunu olan Uncharted: Drake’s Fortune, serinin kahramanı Nathan Drake’i efsane oyun karakterleri arasına koyan bir oyun olarak önem taşıyor. Bu macerada o ünlü şehir El Dorado’nun peşine düşüyor Drake. Kadroda yine serinin tüm oyunlarında rastlayacağımız Elena Fisher ve Victor Sullivan da var. Drake’s Fortune, PS3’ün ilk oyunlarından denebilir. Oyunun piyasaya çıkış tarihi, bundan tam 8 sene öncesine, yani 2007’ye kadar gidiyor. PS3’ün yeni yeni kendine geldiği o yıllarda özellikle görsel kalitesi üst düze olan bir oyun olarak dikkat çekiyor. Şu an muhattabımız olan Remastered versiyonu ise o kalitenin cilalanmış hali ama Naughty Dog gerçekten çok iyi iş başarmış bu konuda.

Maceramıza Drake ve Elena’nın bir gemide, Sir Francis Drake’in bıraktığı bir ipucunu yakaladıkları sahneyle başlıyoruz. Bu sahnenin hemen arkasından korsanların gemiye saldırmasıyla oyunun aksiyon kalitesi de ortaya çıkıyor. Drake, eline geçirdiği tüm silahları ustaca kullanabiliyor ve yakın dövüşler konusunda da eline su dökemezsiniz. Burada dikkatimi çeken bir nokta var, oyunun zorluk seviyesi, serinin diğer oyunlarına göre bir tık daha yukarıda. Hemen hemen her çatışma sahnesinde, düşmanlarınız her yönden ve akın akın üzerinize geliyorlar ki eğer zorluk seviyesini en azından Normal ayarında tercih ederseniz, bu zorluğu biraz biraz hissedebilirsiniz.

İlk oyunun diğer oyunlara göre zayıf kalan tarafıysa şöyle, ikinci ve üçüncü oyunu göklere çıkaran “sahne” kalitesi biraz daha kısık Drake’s Fortune’da. Naughty Dog bu oyunla kendine sağlam bir temel oluşturmuş ve seriyi bu temel üzerinden sürekli yükseltmiş anlaşılan. (Bu kalitenin üzerine bir de dördüncü oyun gelecek ki olabilecekleri düşünemiyorum bile.) Drake’in bir hazine avcısı olduğunu ve peşine düştüğü her macerada başına gelmedik kalmadığını çoğumuz biliyoruz. Bu oyunda da bir hazinenin peşinde Drake ve yine başına gelmedik kalmıyor. Elena Fisher’la olan yakın ilişkisi de bu oyunda filizleniyor.

Sonuç olarak şunu net olarak söyleyebilirim; Drake’s Fortune, serinin son iki oyunuyla arasında bariz bir gömlek farkı olmasına rağmen inanılmaz eğlenceli bir oyun. Şahsen, yıllar öncesinden hayal meyal hatırladığım bu enfes macerayı tekrar yaşamak çok keyif vericiydi. Sizi aksiyona mümkün olduğu kadar kilitleyen, sıkıldığınız için değil, muhtemelen yorulduğunuz için elinizden bırakacağınız bir kalite söz konusu. Arka arkaya gelen yoğun aksiyon sahnelerinde kendinizi kaybediyorsunuz resmen. Nathan Drake’in müthiş serüvenine tanık olmak için gerçekten çok iyi bir başlangıç.

Uncharted™: The Nathan Drake Collection_20151015222816

Uncharted 2: Among Thieves

Uncharted konusuna hakim olan herkesin ilk oyunu, muhtemelen Among Thieves’dir. Temeli sağlam oturtan Naughty Dog, öyle bir ikinci oyun yaptı ki oynayan herkes, en baba aksiyon filmleriyle atışabilecek bir kaliteyle karşı karşıya kaldı. Among Thieves, içinde olduğunuz veya sadece izlediğiniz o müthiş sinematik kalitesiyle dikkat çekti ve Remastered sürümü de onun üzerine -olması gerektiği gibi- sadece biraz cila ekleyebiliyor.

Bu macerada Drake’i Marco Polo’nun sırlarını aralarken buluyoruz. Yanında da yine tanıdık isimler var ama kadroya bir diğer kilit karakter, Chloe Frazer da ekleniyor. İstanbul’dan Borneo’ya, Nepal’den Tibet’e ve Himalayalar’a kadar uzanan enfes bir macera duruyor karşınızda. Among Thieves’i göklere çıkaran, ilk oyuna göre bariz gömlek farkı yaratan o sinematik sahnelerdir diye düşünüyorum. Bahtsız bedevimiz Drake’in bizzat yer aldığı bu inanılmaz sahneleri bazen ağzınız açık izliyorsunuz, çoğu zaman da sahneleri bizzat oynuyorsunuz.

Among Thieves, ilk oyundaki aksiyon kalitesini aynen koruyor ama yine ilk oyunda zayıf kalan, düşmanlarınızı gizlice indirmenizi sağlayan tarafını kuvvetlendiriyor. Öyle ki bazı bölümleri hiç silahlı çatışmaya girmeden, sadece gizlilik yeteneklerinizi kullanarak bitirebiliyorsunuz. Farkedildiğiniz zaman da tabii ki işler biraz daha zorlaşıyor ve birçok oyuna göre yüksek seviyede yapay zekaya sahip düşmanlarınız, size kan kusturmak için kolları sıvıyorlar. Silah ve düşman çeşitliliği de yine ilk oyuna göre bir hayli gelişmiş durumda. En küçük tabanca modelinden bazukasına kadar aklınıza gelebilecek her tür silah var oyunda ve bunların her birini kullanmak da ayrı bir zevk.

Yine sonuç aşamasına odaklanacak olursak, ilk oyuna göre müthiş bir yükselişe geçen Among Thieves, muhtemelen serinin hayranları tarafından hala “serinin en iyi oyunu” olarak nitelendiriliyordur. Remastered versiyonu, oyuna görsel olarak pek bir artı katmamış olsa da bu müthiş macerayı tekrar yaşamak çok keyifliydi benim için. Yine altını çizmekte fayda var, seriye hiç elini sürmemiş olanların yaşayacağı hazzı gerçekten kıskanıyorum şu an.

Uncharted 3: Drake’s Deception

Uncharted 3: Drake’s Deception, bu efsane maceranın şimdilik son halkası ve herşeyiyle gerçekten övgüyü hak eden bir oyun. İkinci oyundan sonra serinin kalitesine çok büyük artılar kazandırmamış olsa bile aynı kaliteyi koruması bile oyunun göklere çıkarılmasına yetiyor. Biz Türk oyuncular için önemli bir detay da şöyle, oyuna Türkçe menü, altyazılar ve olağanüstü bir dublaj kalitesi de dahil edildi bu serüvende. Öyle ki Okan Yalabık (Nathan Drake), Ege Aydan (Victor Sullivan), Ceyda Düvenci (Elena Fisher), Betül Arım (Katherine Marlow), Dolunay Soysert (Chloe Frazer) ve Hakan Vanlı (Cutter) gibi isimlerden oluşan güçlü bir kadro söz konusuydu ve ortaya gerçekten muazzam bir dublaj kalitesi çıkmıştı.

Drake’s Deception, Nathan Drake’in hayat hikayesinin daha derinlerine inmesiyle de dikkat çekici bir oyun. Drake’in çocukluk yıllarına, o boynunda taşıdığı kolyenin ne olduğuna ve hatta Sully’le tanışmalarına kadar derine iniyor hikaye. Hatta ünlü kaşif Sir Francis Drake’in uzaktan atası olmasının ortaya çıkmasına kadar gidiyor detaylar. Yine Francis Drake’in izinden, bu sefer başka bir hazine için yolculuğa çıkıyor Drake ve tahmin edersiniz, yine başına gelmedik kalmıyor.

Drake’s Deception’ın bir diğer dikkate takılan tarafı, oyunun fizik kalitesinin de gelişmiş olmasıdır herhalde. Oyunun mükemmel görselliğine ustaca yedirilmiş bu detaylar, Drake’in yanından geçtiği bir nesneye şöyle bir dokunması, fırtınada sallanan bir gemide sendelemesi gibi ince noktalardan oluşuyor. İkinci oyunda olan sinematik kalite de yine aynen yerini koyuyor. Yani oyunu oynamadıysanız, yine sizi ekrana kilitleyecek müthiş sahnelere hazır olsanız iyi olur.

Ve sonuç… Drake’s Deception, ikinci oyunun üzerine çok büyük yenilikler katmıyor ama olan kalitesini de istikrarlı bir şekilde koruyor. Drake’in hayat hikayesinde ince noktalara da rastlıyoruz yine bu oyunda. Tekrar söylemekten bıkmayacağım, eğer oynamadıysanız, olağanüstü bir macera sizi bekliyor. Hatta oyunu oynamış olanların bile şu anda kıpırdandıklarına eminim.

Leave a comment

Adres
Camivasat, Gazi Cd. no:27 Edremit / Balıkesir
Telefon
0 266 372 16 65
E Posta
info@123internetcafe.com

CS Go Turnuvamız Başlıyor

Takımını kur bize katıl

I am promo text. Click edit button to change this text. Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Ut elit tellus, luctus nec ullamcorper mattis, pulvinar dapibus leo.

    DevArt © All rights reserved.